6 Kasım 2015 Cuma

-BİSİKLET KÖY-


Oya, trenin camına yanağını dayadı ve dışarıyı heyecanla seyretmeye başladı. İzmir’den yola çıkalı iki saat geçmesine rağmen heyecandan kalbi güm güm atmaya devam ediyordu. Annesi ve küçük kardeşi ile dedesinin köyüne doğru yol alıyordu. Oya, dedesinin yemyeşil bir ormana sırtını dayamış, tavukların ve köpeklerin özgürce dolaştığı, şırıl şırıl akan, güzel bir derenin kenarındaki küçük köy evini çok seviyordu. Ona göre burası dünyanın en güzel köyüydü. Küçük kardeşi yol boyunca annesinin kucağında mışıl mışıl uyumuştu. Sakin bir çocuk olan kardeşi Mert, köyde en çok dedesinin köpeği Badem’i seviyordu. Kahverengi tüylü, süzgün bakışlı Badem, bütün gün bahçede Mert ile oynamaya bayılıyordu.
Oya’nın emekli öğretmen olan dedesi yıllar önce bu köye yerleşmişti. Çok ileri görüşlü bir insan olan Ali Dede, ağaçları ve hayvanları çok seviyordu. Oya bu güzel köye her geldiğinde doğayla ilgili pek çok şey öğreniyordu. Ali Dede, küçük köy evinin etrafına çok sayıda ceviz ve zeytin ağacı dikmişti. Yazın köye gittiklerinde cevizleri ve zeytinleri neşeyle topluyorlardı. Bol bol ceviz yiyorlardı. Zeytinler de zeytinyağı fabrikasına gidiyordu. Ali Dede, torunlarına doğanın insan için gerekli olan her şeyi verdiğini fakat insanların doğaya verdiği zarardan ötürü çok üzüldüğünü söylüyordu. Yemyeşil ağaçların dallarını acımasızca kesen köylülere çok kızıyordu. Kendisi ceviz kabuklarını ve zeytin çekirdeklerini kışın sobada yakıyordu. Ağaçların kuruyan dallarını dikkatlice budayıp od

unluğa koyuyor ve kış boyunca yakacak olarak kullanıyordu. Her zaman “Emekli maaşım biraz daha yüksek olsa evimin çatısına güneş enerjisi sistemi yaptırırdım.”, derdi.
Oya, bahçede domates, biber, maydanoz gibi pek çok sebze yetiştiren dedesinin bunları sulamak için kendisinin yaptığı sulama sistemini görünce çok şaşırmıştı. Dedesinin yaptığı bu basit sistemde, su fıskiyelerle damla damla bütün sebzelere ulaşıyordu. Akşam güneş battıktan sonra fıskiyeleri çalıştıran Ali Dede, böylece daha az su harcandığını ve sebzelerin daha verimli büyüdüklerini söylüyordu. Köyün içinden geçen dereye çöplerini atan köylüleri uyarıyor, onlara “Doğayı küstürmeyin eğer küstürürseniz buralar çöl olur, ağaçlar kurur, hayvanlar ölür; domatesi, biberi müzede görürsünüz.” derdi. Ali Dede, torunlarının köye her gelişinde onlara mutlaka güzel bir sürpriz yapardı. İşte, Oya’nın heyecanlı olma sebebi buydu.

Tren gara ulaştığında dışarıda dedesini görünce biraz şaşırdı. Dedesi çok sağlıklı görünüyordu fakat biraz zayıflamıştı. Göbeği yok olmuştu. Annesi ve kardeşi ile trenden inen Oya, dedelerine sımsıkı sarıldı. Hep beraber köy yolunda ilerlerken Oya meraktan çatlamak üzereydi. Güzel köy evi nihayet karşıda görünmüştü. Badem hızla koşarak yanlarına geldi. Karşıdan gelen bisikletli adam Oya’nın dikkatini çekti. Dedesine selam verip, gülümseyerek yanlarından geçti. Evin bahçesine girdiklerinde Oya ve Mert’in gözleri kocaman açıldı. Bahçede üç tane yan yana bisiklet duruyordu. Biri siyah ve büyük, biri pembe ve orta boy ve lacivert küçük bir bisiklet daha! Dedesinin bu yaz onlara sürprizi buydu işte. Oya ve Mert mutlulukla dedelerine sarıldılar. Demek ki dedesinin zayıflamasının sebebi de bisiklete binmesiydi. Ali Dede,  “Köyümüzün havası temiz kalsın, arabaları daha az kullanalım diye bütün köy taksitle bisiklet aldık. Hepimizin göbeği eridi. Hem yakıttan tasarruf ediyoruz hem de ormanımızın mis gibi havasını kirletmiyoruz.”, diyerek bu yazın en güzel sürprizini yapmıştı. 

Deniz Ece SAKALLI 5/A





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder