20 Mart 2016 Pazar

ALMANYA GEZİSİ


   Merhaba benim adım Berke. Arkadaşım Jack ile tatilde Almanya'ya gitmeye karar verdik. Almanya'ya gideceğimiz gün sonunda geldi. O gün uçağa binmeyi iple çekiyorduk çünkü ilk kez yalnız başıma arkadaşımla seyahat edecektim.
Uçağa bindikten 3 saat sonra nihayet en çok gitmek istediğimiz yer Almanya'ya geldik. Almanya'nın eyaletlerini gezdik. Gezdiğimiz yerler şunlardı; Berlin, Bundrespublik, Bayern, Hessen, Hamburg, Frankfoud eyaletlerini gezdik ve en sonunda LegoLand'e gittik.
LegoLand Almanyadaki Günzburg kasabasındaki Bavyera eyaletindedir ve 2002 senesinde açılan park 7 ayrı bölümden oluşmaktadır. Bölümler şunlardır; Magination center, Miniland, Lego x-treme, Lego city, Knıghts kingdom, Advantuse land ve Land-of the Pirates'dir.
Parktaki oyuncaklar ve fügürler beni çok etkiledi çünkü milyonlarca legodan yapılmıştı. Hızlı trenler, tekneler, oyuncaklar hepsi çok etkileyiciydi.
Artık akşam olmuştu Legoland'ın yanındaki otelde kaldık.Danimarka kökenli Legoland'ların en eskisi olan Billund-Danimarka lego temalı eğlence parkları zincirinin aynı zamanda en büyük parkıdır. 1968 yılında hizmete giren parka yılda yaklaşık 1,7 Milyon ziyaretçi gelmektedir. Legoland'ı oluşturan bölümlerden Miniland ve Duploland küçük yaşlara yönelik yerlerdi. Bu bilgileri duyduktan sonra çok şaşırdım. Ertesi gün Türkiye'ye dönecektik ve bütün öğrendiklerimi arkadaşlarıma anlatmak için sabırsızlanıyordum.


Berke AKKAŞ
5/A

CANIM KEDİM

Yalanıyor,sürünüyor
   O siyah gözleriyle bana bakıyor.
İple oynamaya doyamıyor,
              Beni çok seviyor.              

Eve gelince sanki
Hoş geldin der kankim.
Sonra bulur yine,
Kendine en uygun yeri.

Ben eve gelince sevinir
Bakar bana mis gibi.
Annem der; git, yıka ellerini,
Anneme derim, tamam peki.

Sudan, iğneden,
Yabancıdan korkar benim kedim.
Ama sever gıdısının,
Okşanmasını garibim.
İrem DİNDAR
5/A
KARA BUĞDAY
Evvel zaman içinde,
Kalbur saman içinde,
Çok uzak bir ülkede,
Söğüt ağacı yaşarmış mutluluk içinde.
Bu söğüt ağacını pek severmiş bir serçe.
Anlatmak istemiş Kara Buğday’ın başından geçenleri.
Bir buğday yaşarmış bir tarlada.
Hiç kimseyi beğenmezmiş kendisinden başka.
Bunları anlatırdı her gördüğü kuşa.
Bir gün rüzgarlı ve yağmurlu bir havada,
Eğmemiş başını, inatla.
Yıldırım çarpmış buğdaya hızlıca.
Söğüt pek ağlamış bu masala.
Kendini beğenenlerin cezasını çektiğini,
Hiç unutmamış bir daha.

İrem DİNDAR
      5/A

EVRENLERARASI GEÇİT

Pencereden giren ışığın göz kapaklarımı zorlamasıyla uyandım.Yatakta doğruldum.Ayaklarımın üşüdüğünü farkettim. Bacaklarımı sarkıttığım halı iyice eskimişti.Şimdilik her şey normaldi.
Her zamanki gibi…
      Mutfağa doğru gittim.Annemi bulamadım.Tam kuşkulanmaya başlıyordum ki kapıdan içeri annem girdi.Elindeki  kocaman poşetle bana bakıyordu.
-Kızım,neden yatakta değilsin?
-Çünkü uyandım anneciğim.-Peki neden pijamalarını değiştirmedin?
-Çünkü yeni kalktım.
-Neden yüzünü yıkamadın?
-Çünkü yeni kalktım!
-O zaman şimdi yıka.
-O poşette ne var?
-Yüzünü yıkadın mı?
   Hemen banyoya koştum. Elimi, yüzümü yıkadım. Giyindim. Kapıya doğru ilerlerken anneme kahvaltımı dışarıda yapacağımı söyledim. Giderken arkadaşımı gördüm, birlikte gittik.
      Kahvaltı ettikten sonra müzeye gitmeye karar verdik. Gittiğimiz müze çok büyüktü. Orada istediğimiz her şeyi bulabilirdik.
      İçeri girdik. Birçok ilginç nesne gördük. En üst katta bir makine vardı. Üstünde ‘Geçit’ yazıyordu. Bunu bir görevliye sorduk, buranın çöp geçidi olduğunu söyledi. Ama biz buna inanmadık, içine atladık.
      Pembe, mavi çizgili, sonsuz olduğunu tahmin ettiğimiz bir tünele girdik. Ama olayın ilginç yanı, hiçbir duygu yaşayamıyorduk! Bir anda uykumuz geldi, uyuduk.
      Gözlerimi beyaz bir ışıkta açtım. Bu bir ampuldü. Ayağa kalkmaya çalıştım, emeklemeye başladım. Ama bir anda ellerimin el değil, pati olduğunu farkettim. Büyük bir çığlık attım. Etrafımda bana boş gözlerle bakan çeşitli hayvanlar gördüm. Sonra onlar beni kaldırıp, sokağa attılar. Çevremde karınca dahi hiçbir hayvan yoktu. Dışarısı tıklım tıklım insan doluydu. Bazı çocuklar bana taş atıp gülüyorlardı. İnsanlar beni ezecekmiş gibi yürüyordu. Üst kattaki bir teyze kafama kova kova su döküyordu.

        Bir anda uyandım ve arkadaşlarımla kahvaltı ederken uyuyakaldığımı fark ettim. Meğer, garson bizi unutmuş, başka birine yemek götürmüş. Ben de uyuyakalmışım.


İrem DİNDAR
   5/A